Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Salim Küçük, Türkçe’nin her geçen gün yabancı kelimelerin istilasına uğramasını, bu durumun milli kimlik ve göçmen kaybolmasına yol açacağını belirterek, “Ulusal bir dil politikasına sahip var. Bu konuda Belediyeler Yasası değiştirilmelidir” dedi.
Türk Eğitim-Sen Ordu Şubesi Türkevi Salonu’nda düzenlenen “Dilde Kirlenmenin Türkçe’ye Etkileri” konferansta konuşan Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Salim Küçük, günümüzde yabancı kelimelere olan özentinin Türkçe’yi evden, sokaktan, işyerinden, eğitim ve öğretim sürecinden, yazılı ve görsel medyadan dışlayacak duruma getirdiğini kaydetti. Bu yabancı dil düşmanlığının Türkçe’ye zarar zararları ve “Anadilimiz Türkçe, Vatanımız Türkiye” gerçeğini unutturacak bir hale getirdiğini dile getiren Küçük, “Ticaret ekonomik kaygılarla satılık ürünlere yabancı adlar verme hızla yaygınlaşmakta ve moda haline gelmektedir. grubu dediğimiz satış işletmeleri ‘Matilda, Juliet, Cathy, Emily, Rodin, Da Vinci, Poseidon, Paco, Maria, Kamelya, Paris Jasmine, Alex, Olimpus, Viyana, Ares, Perge, Victoria, Clasis, Candy, Hermes, Venüs’ gibi yabancı isimlere tabirlidir.Aynı şekilde Türkçe adeta sokaktan kovulur bir hale gelmiştir.İşyeri tabelalarına baktığınızda ‘Baggage, Angel, Shoes, Fa-Mode, Cinevizyon, By-Modeks, Fresh Car, Image Center, Modex Jeans, Jovi Jeans Wear, Balerino Shoesland , Puffy Center, Red Rose, Este Life, New Man, Free Shop, Hobi Merkezi, Podyum Deri Mağazası, Sunset Oyun Merkezi, İntel İnternet Cafe, Moonlight İnternet Cafe, Life Cafe, Techno İnternet Cafe’ gibi iş yeri adları İngilizce’nin sokağında bulunduğunu onaylamakta ve bu tür iş yerlerinin sınırlarının çoğalacağını işaret etmektedir. Sinema isimlerine baktığınızda da aynı özentiyi yürütme. Örneğin İstanbul’da tespit edilen 87 sinemanın 72’sinin adı İngilizce reklam alanı. Televizyon programlarında da Türkçe’yi bulmak neredeyse imkansız hale getirilmiştir. ‘ Spor Vizyon, Fearfactor, Futbolmania, Quest, Kokpit, Telegol, Barkot, Stadyum, Tele Lig, Trends, Frekans, Smaç, Fox Özel, Periyot, Videolig, Perspektif, Modifiye TV, Aktüalite, Tech Life, Full Ekran, haber Vizyon, Spor Nostalji Futbol, Kulis, Aktüel Enerji, Time Out, Digital Hayat, Futbol Aktif, Cafe Net, Reyting, Survivor, Eko Flash, Top Ten, Ekspres Magazin, Cosmopolis’in TV programı isimleri bile Türkçe’nin her yerden kovulacak duruma geldiğin göstergesidir” diye konuştu.
“BELEDİYELER KANUNU DEĞİŞMELİ”
Türkçe’nin koruma için öncelikle Belediyeler Kanunu’ndaki yasal sakinlerin ortadan kaldırma işlemleri dikkat çekici Küçük, bu sakinlerin 26 yıldır doldurulamadığını kaydetti. Küçük, “1930’lardan 1980’e kadar olan ağırlık olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 21. maddesinde ‘Dükkanlarla ticari ve sınai müesseselerin ve serbest meslek erbabının yaptıkları yerlerin kapılarına açılan ad ve soyadları ile müesseselerinin ad ve soyadları ile müesseseleri veya ilgili şahısların resimleri gösteren Türkçe bir levha asmak mecburidir. İki kat vergi alınır’ şeklinde bir hüküm vardı.Ancak bu kanunun yerine geçen 26.05.1981 tarih ve 2464 sayılı kanunda böyle bir hükme yer verilmemiştir. bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır” şeklinde konuştu.
“TÜRKÇE’DEKİ KİRLİLİK TÜRK DÜNYASI İLE KOPUKLUK OLUŞTURUYOR”
Türkçe düşünme toplumsal bir alışkanlığı haline getirmemiz ve Türkçe düşünmeyi bir yaşam biçimine dönüşümümuzun bir konutu olduğu gezginler Salim Küçük, aksi durumda Türkçe düşünenlerin azaldıkça yabancılaşmanın artacağını ve Türkçe’nin söz diziminin de bundan olumsuz etkilenmeye devam etmesini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Türk dili, terim üretmede kısır ve yetersiz bir dil değildir. Türkiye Türkçesi yetersiz kaldığında Türk dilinin diğer şive ve lehçelerine başvurmak mümkündür. Çözünmeye, bozulmaya ve yabancılaşmaya zemin hazırlayıcıta, toplumsal olarak kişiler arasındaki bağ ve yakınlığın sona ermesine neden olmakta ve gerek Türk soylu devletlerde, büyüklüğünde Avrupa Birliği boyutları içinde yaşayan vatandaşlarımızla ki kültür ve dil bağını bozmamaktadır.Bugün esprilerimiz, iş yeri adlarımız, vurgu ve tonlamalarımız, jest ve mimiklerimiz, yiyecek, giyecek, mobilya, eğlence ve renk uzantısına kadar her şeyimizle yabancılaştığımız, ithal bir dünyayla karşı karşıyayız. dil zap Tiyeliğine varmayan ulusal bir dil politikasına ve yasal bir düzenlemeye ihtiyacı olduğu ortadadır. Türkçe kelimeler aleyhine şekil olarak nitelendirebileceğimiz dil kirliliği bugün Türkiye Türkçesi olduğu kadar diğer Türk topluluklarını ve devletlerini de yakından etkiliyor. Bu öğe en az Türkler kadar Azeriler de hassasları gösterirler. Örneğin Ankara’da toplanan Türk Dünyası Yazarlar Kurultayı’nda Azerbaycan’ın muhafaza şairlerinden Bahtiyar Vahapzade, ‘Biz 70 sene esaret altında yaşadık. Resmi dilimiz rus idi. Ağır baskılara rağmen ana bölümüz Türkçe’yi muhafaza edip bu günlere getirdik. Siz, bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti olarak ne gibi bir güçlüğe maruz kalırsınız, kimden baskı gördünüz de dilinizi bu duruma düşürdünüz?’ deme gereksinimi duymuştur.”
(MAK-SA-CC-Y)